Corona Çalışanlar

Corona Virüsü: Salgının İşçi İşveren Haklarına Etkisi

COVID-19 virüsünün iş hukukuna etkisi.

Corona virüsü, evrensel adıyla COVID-19, küresel boyutta bir salgın noktasına ulaşmış ve 11 Mart 2020 itibariyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” (bölgeler ve gruplar üstü coğrafi salgın) olarak nitelendirilmiştir.
Dünya çapında giderek yayılan salgın ve bu kapsamda alınması gereken önlemlerinin etkileri iş hayatı üzerinde giderek artan bir yoğunlukla görülmektedir. Bu yoğunluğun en çok yaşandığı yerlerden bir tanesi de istihdam ilişkisi çerçevesinde iş hukuku ve bunun yanında iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uyumdur.

1. İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği kapsamında sorumlulukları nelerdir? İşin devamlılığı ve çalışanların sağlığı açısından hangi önlemler alınabilir?

İşverenler, iş sağlığı ve güvenliği bakımından çalışanlarına karşı sorumludur. Bu bakımdan bulunduğumuz durumda işverenlerin, hukukçu, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı, bilgi teknoloji uzmanları ve iş yeri hekimleri gibi uzmanlarla istişare ederek ivedilikle iş devamlılığını sağlamak adına acil eylem planı oluşturmaları gerekmektedir. Zira iş sırasında oluşabilecek herhangi bir sağlık problemi, iş kazası olarak nitelendirilebilecektir.
Alınabilecek önlemlere örnek vermek gerekir ise; virüs hususunda bilgilendirme yapılması, evden çalışma, maske, eldiven gibi gerekli teçhizatın çalışanlara sağlanması, düzenli sağlık tetkikleri, çalışılan ve işyerine ulaşım sırasında bulunulan ortamların dezenfekte edilmesi, iş seyahatlerinin azaltılması vb. önlemler işverenler tarafından alınmalıdır.

2. İş İlişkisinin Devam Ettirilebilmesi İçin Hangi Yöntemler Uygulanabilir?

Salgının çok hızlı bir şekilde yayıldığı ve uzmanlarca sosyal izolasyonun yayılmanın düşürülmesindeki önemi göz önünde bulundurulduğunda; üretim faaliyetine fiziki olarak direkt katkı sağlamayan çalışanların uzaktan çalıştırılması ilk yöntem olarak sunulabilir. Bunun için öncelikle uzaktan çalışma yapılacağı iş yerinde ilan edilmeli, bu ilanda çalışma süreleri, çalışma şekilleri de belirtilmelidir. Ayrıca bu ilana istinaden çalışanlardan yazılı muvafakat alınması ve bu belgelerin özlük dosyalarında saklanması işveren yararına olacaktır. Yahut kısa çalışma uygulamasına gidilebilir. Bu durumda haftalık çalışma saatinin en az üçte bir oranında azaltılması veya çalışmanın tamamen veya kısmen en az dört hafta durması gerekmektedir. İşverence kısa çalışma uygulamasına gidilmesi halinde işsizlik maaşı almaya hak kazanmış çalışanlara kısa çalışma ödeneği ödenmekte ve genel sağlık sigortası primleri karşılanmaktadır. Kısa çalışma uygulamasına gidilebilmesi için işverenlerin bulunduğu İŞKUR müdürlüğüne başvuruda bulunması gerekmektedir.
Bunun yanında kamu sektöründe uygulandığı üzere özel sektörde de çalışanlara yıllık ücretli izinlerinden düşmeden ücretli izin verilebilir yahut ücretli izin verilerek izin süreleri çalışanların yıllık ücretli izinlerinden düşülebilir. Ayrıca Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği kapsamında Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki süre içinde, toplu izin uygulamasına gidilebilir yahut çalışanlardan onay alınması koşuluyla ücretsiz izin uygulaması başlatılabilir. Belirtilmelidir ki, İş Kanunu çerçevesince zorunlu nedenlerle işin durması halinde işverenlerin çalışılmayan süreler için telafi çalışması yaptırması mümkündür. Kaldı ki Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan 18 Mart 2020 tarihli basın açıklamasında da bu hususa değinilmiştir.

3. İş İlişkisinin Sonlandırılması Kapsamında Hangi Yöntemler Uygulanabilir?

Yargıtay kararları ışığında salgın hastalık nedeniyle bölgenin dışına çıkışın yasaklanması, karantina altına alınması gibi durumlar mücbir sebep olarak sayıldığını görmekteyiz. İş Kanunu’nun 25. Maddesi uyarınca çalışanı bir hafta süre ile çalışmaktan alıkoyan bir nedenin varlığı halinde bu sürenin geçmesi ardından işveren iş akdini haklı nedenle feshedebilmektedir. Ancak ülkemizde bir yasak yahut karantina durumu şu an için söz konusu değildir. Bunun yanında işveren her daim geçerli nedenle fesih hükmü kapsamında iş akdini feshedebilir. Ancak bu noktada feshin son çare olması ilkesi unutulmamalıdır.

Başyurt Hukuk

Başa dön